12 Nisan 2011 Salı

Aceleye Gerek Yok ki....

Nette rastladığım bir yazı, çok hoşuma gitti ve sizlerle de paylaşmak istedim:)))


Aceleye Gerek Yok ki…
Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor.

Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.

Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi?

Çevremizde kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hiç kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur.

Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim… İşte bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz, işte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz…

Gerçekte hız çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe, ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük.

Sevmeye bile vaktimiz yok bizim.


Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor.
İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte!
Bence doğanın kara bir laneti. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor.
Milan Kundera “yavaşlık” adlı kitabında; “yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur” diyor. Telefon hızlılık mesela, konuşulanları,söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok.
Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık.


Aceleye ne gerek var?

Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş…

Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, başarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda…




3 yorum:

  1. Teknoloji bizi sabırsız yapıyor.Belki herşeye çabuk ulaştığımız için bu kadar sorunlu tipleriz.

    Mutlu değiliz çünkü artık kimse istikrarlı değil.Hayat bize çok alternatif sunuyor diye insani ilişkilere de bunu lanse ediyoruz.Bi ferhat ile şirin olamıyoruz.Bi leyla ile mecnun olamıyoruz... Olamıyoruz çünkü başkalarına gitmek kolay geliyor.Bitti denince herşey bitiyor.. Dönücem beni bekle diyen sevgiliye ömür adayamıyoruz,Kimselere seni bir ömür beklerim diyemiyoruz.
    Çağ ;ümitsizlik,depresiflik,güvensizlik,istikrarsızlık çağı...

    Güzel paylaşım...

    YanıtlaSil
  2. insan kendi ruhunun adını koymalı tanımalıki seçeceği her ruha can vermeli tabi..hayat zaten akıp gidiyor nefes almak bile çok şey ifade ediyor:)

    YanıtlaSil
  3. Pek güzelmiş be canım, bi solukta okudum ama üzerine çok düşüneceğim sanırım...

    YanıtlaSil