30 Nisan 2011 Cumartesi

iyi hafta sonları....


güzel dinleneceğiniz bir hafta sonu sizin olsun:)))


29 Nisan 2011 Cuma

Mim....


sevgili Amak-ı Hayal mimlemiş....
Teşekkür ederek başlıyorum:)))
Mim konusu: blog hikayemiz..........


Blogu önce kardeşim cepaynası açtı ve beni de teşvik etti, ama benim için sanırım zamanı gelmemişti ve aynen salladım...
Bugün, yarın başlarım diye....
Bir bunalım dönemi, iç sıkıntılarımın olduğu bir dönem, okulda kayıt yapıyorum. Bir kurcalıyayım dedim, ama işin en zor tarafı isim bulmak, blog açayım ama isim ne olacak, düşün düşün düşün derken isim bulundu ve blogu açtım. İlk başlarda dediğim gibi bir iç çekiş olarak düşündüm, hani uzun bir otobüs yolculuğuna çıkarsın ve yanında oturan kişiyi bir daha göremeyeceğim diye sohbete başlarsın ya işte öyle bir anda iki kayıt arasına sıkıştırarak başladım blog yazmaya...
Sonra bir baktım ki sanal olan ortamda yüzünü görmediğim, ama yorumlarıyla, paylaştıkları postlarla bir dostluk ortamı oluşturduk...
Artık öyle alışmışım ki, bloglar mahkeme kararı ile kapanınca elim, kolum, kanadım kırıldı gibi hissettim, her gün kontrol ediyordum, yeniden bloglar açılmaya başlayınca kaybolan oyuncağımı bulmuş gibi oldum.
Boşluk bulduğum anda yaptığım rutin işlerin başında , gelen yorumları okumak, cevaplarını yazmak, arkadaşlarımın bloglarını izlemek, post eklemek geliyor artık:)))

Bende bu mimi cepaynası, Baykuş gözüyle ve Düşlerin Rengi'ne gönderiyorum:)))



28 Nisan 2011 Perşembe

47. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu

47. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu önceki gün Muğla'daydı...
Yürüyüşe çıktığımız saatte yollar kapatıldı...
Görülmeye değerdi....






sıra dışı bir vazo

hestia sayesinde keşfettiğim family chic' de rastladığım bu sıra dışı vazoya bayıldım, istediğin renkte odaya göre hazırlayabilirsin....



şimdi tam çiçeklerin coştuğu bu mevsimde hadi kolay gelsin:)))











27 Nisan 2011 Çarşamba

yoğun geçen günlerde post eklemek bile mümkün olmuyor, bu gün böyle yağmurlu bir güne uyandım:))
aslında bu havada uyumak lazım ama, fırsat yok:((
Bir yandan YGS ile ilgili haberleri dinliyorum, içim sıkılıyor, belirsizlik beni sıkıyor gençler ne alemde acaba ağzımı bile açmıyorum motivasyonu bozmak istemiyorum....
Şu tarihlerde her şey belli olmalı idi, deve misali düzgün hiçbir yerimiz yok...
eğitimi bile hallettiler ya pes diyorum:))
Gördüğünüz gibi hava beni karamsar yaptı:))
hadi hepinize iyi günler:)) sevgiler....

24 Nisan 2011 Pazar

yumurta kartonlarından dekorasyona....
çok hoş olmuşlar, bayıldım:))





herkese iyi bir hafta diliyorum:)))



22 Nisan 2011 Cuma

23 Nisan Çocuk Bayramı...

23 Nisan Çocuk Bayramı.....
Çocuklara ve kendini çocuk hissedenlere kutlu olsun:)))))


Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!


Cahit Sıtkı TARANCI



Mimmmm...

Sevgili Deep, hoş bir mim yollamış.


Duyularımızla ilgili olarak:

En sevdiğin 3 görsel:
1.Yağmur sonrası doğanın temiz görünüşü, tozlardan arınmış halde,
2.Güneşin batışı ve doğuşu,
3.Kar yağarken ki görüntü.

En sevdiğin 3 ses:
1.Sabah uyanırken duyduğum kuş sesleri
2.Dalga sesi
3.Sevdiğim insanların sesi
Daha önce bir mimde de hatırladığım reklam geldi aklıma
Su sesi, para sesi, kadın sesi hepsinden güzeli Delta Radyolarının sesi
sanırım artık delta radyosu bile kalmamıştır ama:)))

En sevdiğin 3 tat: çikolata, çikolata, çikolata....

En sevdiğin 3 koku: Fırında pişen kek ve yemeklerin kokusu, sıcak simit kokusu, hımm kahve

En sevdiğin 3 his: Sıcakta yüze vuran esinti.....
yazın yağmurun dokunuşu....

Mimlediklerim...

21 Nisan 2011 Perşembe

dilek tuttum:)))

değişik bir abajur....
dilek tutmak için ideal:)))
ben dileğimi tuttum, epeydir blogumu açamıyordum, dileğim hiç kapanmaması, hadi sizde dileğinizi tutun ve bağlayın kurdelanızı:)))
Hepimizin dileklerinin gerçekleşmesi umuduyla...

görsel: 52 flea





14 Nisan 2011 Perşembe

Yağmur.....

Bugün bahara inat şakır şakır yağan bir yağmurlu güne uyandık...
Ben oldum olsa yağmuru çok severim zaten, şimdi bugünlük biten sınavların ardından sıcak bir ev, çay eşliğinde Mustafa Ceceli'yi dinliyorum:)))
herkese hoşça bir gün diliyorum:)) sevgiler.....


12 Nisan 2011 Salı

Aceleye Gerek Yok ki....

Nette rastladığım bir yazı, çok hoşuma gitti ve sizlerle de paylaşmak istedim:)))


Aceleye Gerek Yok ki…
Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor.

Sanıyoruz ki çok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.

Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi?

Çevremizde kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hiç kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur.

Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki? Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim… İşte bu yüzden içimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz, işte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz…

Gerçekte hız çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe, ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük.

Sevmeye bile vaktimiz yok bizim.


Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor.
İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte!
Bence doğanın kara bir laneti. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor.
Milan Kundera “yavaşlık” adlı kitabında; “yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur” diyor. Telefon hızlılık mesela, konuşulanları,söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok.
Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık.


Aceleye ne gerek var?

Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş…

Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, başarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda…




8 Nisan 2011 Cuma

Egeden değişik otlar....


Bu yıl benim için ot yılı oldu.
Komşum tam bir ot hastası ve çok da güzel biliyor. Biz ot olarak sadece ıspanağı bilir onu yerdik, Ege ot konusunda hayli zengin bir yelpazeye sahip:)) Ama ben bilmediğim için toplayamıyordum.
Her gün üst kat komşum ile yaklaşık 1 saat yürümeye gayret ediyoruz.
Bu aralar hem yürüyüşe çıkıyoruz, dönüşte de bizim akşam menüsü için gerekli otu toplayıp geliyoruz. Hem sağlıklı besleniyoruz, hemde çok büyük keyf alıyoruz.


Acı ot tilkişen de deniyor diye biliyorum, yanlış da olabilir:)) Hafif acı bir ot kavurularak yeniyor, üzerine yumurta kırılabilir ya da sarımsaklı yoğurt ile yenebilir.


Hardal otu, salatası çok güzel oluyor....


Ebegümeci kavrularak yeniliyor, yoğurtlusunu seviyorum...


Şevketi bostan ya da kenger denildiğini duydum, etli nohutlu yemeğini çok sevdim, ama temizlemesi hayli zor:)))


gelincik otunun kavurması çok güzel oluyor, birde buralarda pazarda karışık ot satılıyor, onlarında kavurması ya da böreği yapılıyor ve çok güzel oluyor...
Memlekete gidince burada ki otlardan orada var mı bir araştıracağım.

Görseller Garova Günlüğü'nden, orada açık tarifleri de var...

Herkese sağlılı bir hafta sonu diliyorum:))))

6 Nisan 2011 Çarşamba

Before& After :)))))



40'lı yaşlar 40'lı bedenlerle olur düşüncesine inat, HGA ve Mevsimlerden Roma sayesinde evrimleşmiş halim:)))
bugün bu elbiseyi giyince önceki (kilolu) halimle çekildiğim fotoğraf geldi aklıma ve hemen bir foto daha çekildim ve işte son aylardaki evrimleşmiş halim:)))
Buradan bir kez daha Mevsimlerden Roma Blog yazarı Mehtap'a ve beni Mevsimlerden Roma blogu ile tanıştıran sevgili HGA'ya çok teşekkür ederim:))



4 Nisan 2011 Pazartesi

EŞİM OLMA, KARIM OL...

Anlamlı bir yazı (netten alıntı)
Çok hoşuma gitti paylaşmak istedim:)))


Eşim olma, karım ol! Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır. Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler.

Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler?

Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…

Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla.

Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…

3 Nisan 2011 Pazar

Günaydın.....


Bu sabah bir anahtar olun;
Veeeeeeeeeeeeee..
Hayatınızdaki kilitleri açın.
Bir dostunuzun elinden tutun.
Bir deniz yıldızının hayatını kurtarın.

Günaydın Gümüş'üm
Bugünün günaydınını yanlışlıkla çamaşır makinesine atmışım.
Biraz çekmiş,
İdare et.
Temiz bir günaydın olsun diye..
Sabahın erken saatinde, yıkadım günü.


Bir sabah; bir yürek içinde kan olmak isterdim
Sevgilinin damarlarında dolaşmak için
Ve bir sabah;
Kalem içinde mürekkep olmak isterdim
Bir dostun yürek çarpışlarına günaydın diye yazmak için

Günaydın guzelkadın!..
Günaydın yakışıklı beyefendi!..
Günaydın tatlı çocuk!..

Şimdi vakit...
yeniden başlamak gibidir hayata
neresinden başlarsan orasından kâr...
Günaydın...
Günün aydın olsun..
İyi bir gün geçirmenizi diliyorum.
Bu hayat,
yarım kalmış öykülere
kurban gitmeyecek kadar
güzelmiş...!

netten alıntı


Herkese hoşça geçecek bir hafta diliyorum:))) sevgiler......