EK KART KADINI OLMAK...
aşağıdaki yazıyı okuyunca http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2008/06/nilabara-konuk-geldi.html bu yazı düştü aklıma....
veeeeeee....
evet bende ek kart kadını olmak istiyorum,
o kadar ki kurabiye,yemek bile yapmak istemiyorum....:)))
yorgun hissediyorum kendimi....
KADIN Bazı hemcinslerim şimdi bana kızabilirler ama, düşüncelerimi yazmak istiyorum. Zira ben de bir kadınım ve 30 yaşındayım, bugüne kadar 15 yıllık bir çalışma hayatım oldu, hem okudum, hem çalıştım. O yaşta bile ailemden harçlık almamak gibi bir gururum vardı ve bundan her zaman çok mutlu olduğumu dile getirdim. Kimsenin desteği olmadan, sadece kendi çabamla bir yerlere gelmiş olmak, başarılı olmak, maddi özgürlüğe kavuşmak genç kızlığımdan beri neredeyse tek hayalimdi. Hayalimi gerçekleştirdim, çünkü hayallerimi gerçekleştirmek zorundayım. Fakat, mutlu oldum mu, şu sıralar çokça düşündüğüm şey bu. Çalışma hayatı, yoğun iş temposu, toplantılar, “beşeri ilişkiler”, üzerinde adının yazdığı ve ulaşmış olduğun mevkinin belirtildiği, adeta etiket gibi cüzdanında taşıdığın kartvizitin… Bu mudur hayatının yarısı boyunca uğruna çalıştığın ve sonucunda baktıkça gurur duyacağın şey?
Hayır. Bu koca bir kandırmaca.. Kendi kendine söylediğin büyük bir yalan.. Hayatın gerçeği asla değil. Kartvizitimin üzerinde her ne yazıyorsa, o ben değilim. Ben başarılı bir iş kadını olmak için doğmadım. Ben kadın olmak için bu cinsiyette dünyaya geldim fakat kadın olmanın hiçbir özelliğini taşımıyorum. Kromozomlarım, uzun saçlarım ve birkaç başka şey dışında. Böyle bir hayat, bana kadın olduğumu unutturuyor.
Kadınların kendine has duyguları vardır ya, bende yok onlardan. Olsa bile çok derinlerde bir yerlerde saklı duruyorlar. Bana uzak, aklıma geldikçe sanki bir masalmış gibi düşündüğüm ve sonrasında hayatımın gerçeklerine geri döndüğüm o “kadınlık” duygusunu tatmak için artık biraz geç kaldığımı düşünüyorum.. Yaşın daha yeni 30 oldu diyebilirsiniz. Bu yaşa kadar erkek gibi yaşamış bir kadın olarak, evet artık çok zor yaratılışımla barışmak. İçimde büyük bir boşluk var ve eğer bir 30 yıl daha yaşayacaksam, kalan bu süreyi de açılan bu boşluğu doldurmakla geçecek. O zaman dünyaya gelirken çıkmış olduğum bu yolculukta skorumu zaman içinde eksiye düşürmüş, sonrasında da nötr hale getirmiş olacağım. Artı olarak, elime geçen bir şey olmayacak. Çünkü çevremdeki her kadın, kadın olmanın gerektirdiği şekilde yaşıyor. Kucağında bebeği, sadece kaldırabileceği kadar sorumluluk, huzur… Toplantıdan toplantıya koşan, her sabah maske gibi yüzünü arkasına gizlediği makyaj, ince çorap, döpiyes ve topuklu ayakkabılar içinde sürekli etrafına gülücükler saçan, başarılı olmak için kendi kimliğinden ödün verip adeta başka bir kimliğe bürünen bir kadın, kadın değildir.
Kadın, evinde düzeni olan, mutfağından mis gibi kokular yayılan, etrafında çocukları olan, annelik duygusunu tatmış, şefkat ve sevginin sembolüdür.
Ben değilim… Ben sadece yorgunum..
Bir tane daha toplantı, bir telefon görüşmesi, bir sahte gülücük daha kaldırmaz bünyem.. Kendimi bir yerlere kapatıp günlerce oradan çıkmadan durasım var. Kimse aramasın, sormasın.. Bilmem ne bey bilmem ne projesinin son durumu hakkında bilgi istemesin. Yeter.
Ben, geçen hafta bir yandan şarkı mırıldanarak mutfağımda ekmek pişirirken, kendimi hissettiğim gibi ofiste toplantı yaparken hissetmiyorum. Ben oraya ait değilim. Ben de minik patikler satın almak, ben de bebek mamaları reyonunda gezmek, ben de annelik kitapları okumak istiyorum. Misafir ağırlamak, bilmem ne deterjanı bilmem neden daha iyi temizliyor muhabbetleri yapmak istiyorum. 10 adımda başarılı iş hayatı kitapları okumak ve insanlarla olan ilişkilerimin sadece iş çevresiyle sınırlı kalmasını istemiyorum. Ben, kadın olmak istiyorum.
Abartmıyorum, tamamen hissettiğim duyguları yazıyorum……. Bana hep gizlediğim yanımı hatırlatsın diye. Ben hem çocuk hem kariyer yapamam. Ben hem evimdeki her şeyin jilet gibi düzenli olmasını, ortalığın mis gibi deterjan kokmasını sağlayıp, hem de şirkette başarılı projelere imza atamam. Ben o kadar yetenekli değilim. Bir kadının hayatında takdir gören şey başarılı bir iş hayatı değildir. Feministçe düşünceleri sevmiyorum. Kadının sesi, kadının gücü bilmem ne diye gaza gelmeye gerek yok. Kadının buna ihtiyacı da yok. Kadın, sadece varlığıyla bu dünyaya güzellikler getiren bir yaratıktır. Onun sevilmeye, kol kanat gerilmeye, her konuda destek olunmaya ihtiyacı vardır. Çünkü o, tanrının “var oluşa” aracı olması için dünyaya gönderdiği bir melektir. Maddiyattan çok, maneviyata ihtiyacı vardır. El üstünde tutulasıdır. Prensestir, kraliçedir. Evin direği asıl kadındır. Erkek onu mutlu etmekle, ona bakmakla sorumludur. Kadın her dakika dışarıda, toplantıda, iş yemeğinde filan olursa, o evden hayır gelmez.
Kadın koşturmaktan yorgun düşmeye layık değildir. Onun layık olduğu yer kutsaldır. Kadın, hasta olduğumuzda ve üzüldüğümüzde ismini sayıkladığımız “anne”dir. En büyük liderleri, en başarılı insanları yetiştiren insandır. Dünyada yaşayan en değerli varlıktır. Kadının değeri bilinmelidir. Ama önce kendisi bilmelidir.
katılıyorummmmmmm...
YanıtlaSilaltına imzamı atabilirim:)
cayna