20 Kasım 2011 Pazar

dost...

görsel:


şimdi yani ne oldu dimi ama, dost, dostluk....
aslında ne oldu mu? olmadı mı bende anlayamıyorum ama...
.
.
.
face hepimiz kullanıyoruz...
ben genelde pek oyalanmam...
vereceğim mesajlarım için kullanırım...
birde öğrencilerle çok kolay haberleşebildiğim için genelde face'i kullanırım...
yıldırım hızı ile haber ulaşır ve cevabı gelir....

.
.
.
geçen gün şöyle bir diyalog gelişti...
hem de bir arkadaşım nerede ise dost diyebileceğim bir kişi
X kişi :
çirkin bir fotograf:(

çirkin bir foto olmuş

X kişi: Sen beğenmişsin sanırım.............?

hani beğenmekten kastı, face'de hani beğendim diye tıklıyoruz ya o...

aslında ben tıklamadım ama yukarı tükürsen bıyık....

yani ben beğenmedim desen olmayacak....

aşağı tükürsen sakal hesabı....

cevap olarak

Ben:bence hoş :))

X kişi:Yüzüm bile görülmüyor resimde ne alaka anlamadım???

.

.

.

burdan sonra bende cevap ve yorum yok...

1.beğenmediysen neden profil resmi yaptın

2. ben beğenmedim niye sorguluyorsun....

hani bazı dostluklar vardır, gerçekten temelleri çok sağlamdır

ne olursa olsun bir şey olmaz..

bazı dostluklarda ise daha temeli atıyorsun, az gidiyorsun uz gidiyorsun birde bakmışsın bir arpa boyu bile yol almamışsın...

haaa değil bir arpa boyu aslında hiç yol almak istemiyorum ama...

bazen zorunluluktan bazı arkadaşlıkları rölantide götürmek zorunda kalabiliyorsun, bence en acısıda bu:((




Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...

'Nereden çıktın bu vakitte' dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...

Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...

En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...

Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi... Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş..

Gözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş...

Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri...

'Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız' diyebilmeli...

Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var bir yazıyı yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:

'Bunu da aşacağız!

İmza: Bir dost!...'

Can Dündar


böyle güzel dostluklar bulabilme(m)niz dileğiyle iyi bir hafta diliyorum:)))












1 yorum:

  1. offf ya öyle dostlarımla aynı şehirde değilim ve bu bazen can yakıcı olabiliyor... : (Rabbim hepimize güzel dostluklar versin güzel dost olmamızı sağlasın ...

    YanıtlaSil