29 Şubat 2012 Çarşamba

Tuzlu Kahve....:)


Epey bir süre nete giremedim, gerek yoğunluk gerekse kablo değişimleri sonucu internette yaşadığımız sıkıntılar...
hala da giderilmidi bağlantı sorunu..
şimdi nerden mi?
karşı aparttan zoraki bir bağlantı buldum:))
yoğunlukların arasında komşu kızımızı nişanladık...
komşular olarak hummalı bir koşuşturma içerisinde idik...
nişanı güzel bir biçimde yaptık...
nişan isteme ile birlikte aile arasında yapıldı..
Her zaman ki istemelerde olduğu gibi tuzlu kahve yapıldı...
sadece tuzlu mu? Urfa'lı komşumuz sayesinde epey baharatda ilave edildi:))
damat hiç istifini bozmadan içecekti içmesine ama gönlümüz elvermedi ve yeniden kahve yapıldı:))
Nette rasladığım Tuzlu Kahve yazısını görünce paylaşmak istedim:)))
sanırım damat adaylarınada aynen aşağıdaki gibi geliyor tuzlu kahve:))

TUZLU KAHVE
Kıza bir partide rastlamıştı.
Harika bir şeydi. O gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki.. Partinin sonunda
kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın
davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen
köşedeki şirin kafeye oturdular.
Delikanlı öyle heyecanlıydı ki,
kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı..
"Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu
çağırdı .. "Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi .. "Kahveme
koymak için .." Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı..
Kahveye tuz!.. Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve
içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var" dedi..
Delikanlı anlattı:
"Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde
oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm
ben.. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı
dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi
hatırlıyorum. Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar ..
Onları ve evimi öyle özlüyorum
ki.." Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının .. Kız
dinlediklerinden çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini,
ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini
düşünen, evini arayan, evini sakınan biri.. Ev duyusu olan biri..
Kız da konuşmaya başladı.. Onun
da evi uzaklardaydı.. Çocukluğu gibi.. O da ailesini anlattı. Çok şirin bir
sohbet olmuştu.. Tatlı ve sıcak.. ..Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel
başlangıcı olmuştu tabii.. Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu
gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses
ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu.. Onun
böyle sevdiğini biliyordu çünkü.. 40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti.
"Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına..
Şöyle diyordu, satırlarında..
"Sevgilim, bir tanem.. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan
üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim..
Tuzlu kahvede.. İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?. Öyle heyecanlı ve
gergindim ki, şeker diyecekken 'Tuz' çıktı ağzımdan.. Sen ve herkes bana
bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın
bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı
defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi ölüyorum ve artık
korkmam için hiçbir sebep yok..
İşte gerçek.. Ben tuzlu kahve
sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil
kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en
büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir
daha gelsem, her şeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı
yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek
zorunda kalsam da..
" Yaşlı kadının gözyaşları
mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında bir gün biri, kadına "Tuzlu
kahve nasıl bir şey" diye soracak oldu.. Gözleri nemlendi kadının..
"Çok tatlı!.." dedi..
Richard
Fawler

23 Şubat 2012 Perşembe

:)))


yukarıdaki resme inciminci.com'da rastladım...
çok hoşuma gitti......
kızımı özlediğim şu günlerde bana iyi geldi...
kızım kocaman oldu (kocaman da laf mı? )
ama hala evde olduğu günler üstünü benip örtmemi ve öpmemi bekler....
canım kızım iyi geceler, seni çokkk öpüyorum:)))
hadi herkese iy geceler:)))

14 Şubat 2012 Salı

:))

Sevgililer gününüz kutlu olsun:))






















6 Şubat 2012 Pazartesi

Günaydın.....




Günaydın, günaydın,günaydın....

güzel bir hafta olsun hepimiz için...




3 Şubat 2012 Cuma

:))




Umutların hiç kaybolmayacağı, mutlu bir hafta sonu diliyorum:)))




1 Şubat 2012 Çarşamba

Bakış Açısı......








..........Okulunun bir projesi kapsamında Okulöncesi Eğitimin önemi ve aileler düşen görevler hakkında anne babalara bir seminer veriyorum...




verdiğim seminerde anne babalara çocuklarla vakit geçirmenin öneminden bahsederken aşağıda ki öyküyü anlattım....

Seminer bitti...

Köyden dönüyoruz...

Okul Müdürü

-Bu doları Türk parası yapsak ya... dedi...

ben örneği unuttum, 1 dolar şu kadar lira falan derken jeton düştü...

yani dedim o öyküden çıkacak olan ders sadece bu mu şimdi...



"Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken bulmuş. Çocuk babasına "baba 1 saatte ne kadar para kazanıyorsun ?" diye sormuş. Zaten yorgun gelen adam "bu senin isin değil" diye yanıtlamış. Bunun üzerine çocuk "babacım lütfen bilmek istiyorum" diye yanıt vermiş. Adam "illaki bilmek istiyorsan 20 dolar" diye yanıt vermiş. Bunun üzerine çocuk "peki bana 10 dolar borç verir misin" diye sormuş. Adam iyice sinirlenip "benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok hadi derhal odana git ve kapını kapat" demiş. Çocuk sessizce odasını çıkıp kapısını kapatmış adam sinirli sinirli bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder diye düşünmüş aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşmiş ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşünmüş belki de gerçekten lazımdı. Yukarı çocuğun odasına çıkmış ve kapıyı açmış. Yatağında olan çocuğa "uyuyor musun ?" diye sormuş. Çocuk "hayır" diye yanıtlamış. "Al bakalım istediğin 10 doları sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" demiş. Çocuk sevinçle haykırmış "teşekkürler babacığım". Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkarmış adamın suratına bakmış ve yavaşça paraları saymış bunu gören adam iyice sinirlenerek "paran olduğu halde neden benden para istiyorsun benim senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok"demiş. Çocuk "ama yeterince yoktu" demiş ve paraları babasına uzatarak "işte 20 dolar... senin 1 saatini alabilir miyim baba ?" demiş..."